5 mins read

Seçimlerde Sol

31 mart seçimleri iktidar blokunu geriletme açısından önemli bir dönüm noktası oldu. AKP’nin ikinci parti konumuna düşmesi  MHP’nin ve iktidara göz kırpan İYİP’in de seçimin kaybedenleri arasında bulunması bir anda siyasal iklimin değişmesine yol açtı.  

Bu seçim sürecinde sol-sosyalist partilerin “siyaset tarzı” konusunda iyi bir sınav verdiklerini söyleyebilmek pek mümkün görünmüyor. Genellikle sadece vitrin düzenlemelerine yoğunlaşan, ilkesiz ittifaklarla ya da iç rekabet üzerinden fırsatçı yaklaşımlarla yürütülen bu siyaset tarzının  başarı şansı yakalayabilmesi mümkün değildir.

Türkiye’nin derin bir ekonomik ve siyasal krize sürüklendiği; egemen sınıfların krizin yükünü emekçi sınıfların üstüne yıkmaya çalıştığı koşullarda sol-sosyalist bir politikanın emekçi halkın taleplerinin taşıyıcısı olmak için bir örgütlenme ve mücadele çizgisi ortaya koyması gerekli. Bu yapılmaksızın bazı “ünlü” isimleri aday göstererek, medyada boy göstermeyi gerçek bir kitle çalışmasının yerine ikame ederek yürütülen bir sosyalist politikanın burjuva siyaset tarzından ayrıldığını söyleyebilmek  mümkün değil.

Oysa sosyalist sol partiler ve DEM özellikle deprem bölgesinde bir dayanışma ve halkla birlikte mücadele etme konusunda son derece özverili bir çalışmayı hayata geçirmişlerdi. Deprem sonrasındaki büyük toplumsal dayanışma seferberliğinin önderliğini yürüten sosyalist hareketler  toplumda önemli bir sempati kazandı.   Ancak sosyalist solun uzun zamandır içine hapsolduğu rekabetçi, dar grupçu anlayışlarla bir oy avcılığına dönüşmüş popülist siyasetlerin türlü oportünist tutumları sonucu bu imkan heba edilmiş oldu. 

SOL Parti’nin bu süreçte Defne ve Hatay başta olmak üzere sol içinde dayanışmacı ve birleşik bir mücadelenin örgütlenmesine yönelik çabalarının da yeterli olmadığı noktada; sosyalist solun kimi yerlerde birbiriyle rekabet eder duruma geldiği kimilerinin montaj-şantaj tartışmalarıyla burjuva siyasetinin kirliliklerinin parçası olmaktan kurtulamadığı bir garabet ortaya çıktı. 

Bu koşullarda SOL Parti’nin Kemalpaşa’dan Defne’ye kadar sorumlu ve devrimci mücadelesi de, Hozat ve Saratlı’daki kazanımları da, kuşkusuz ki önümüzdeki dönemin mütevazi bir umut ışığı olarak ortaya çıktı. 

Ancak buna rağmen önümüzdeki dönemin mücadele görevlerinin yerine getirilmesi, ülkenin kaderinin sermayenin, emperyalizmin ve egemen sınıfların farklı fraksiyonlarının eline bırakılmaması noktasında,  sol hareketlerin bugünkü örgütlülüklerinin yeterli olmadığı hem son genel seçimlerin hem de yerel seçimlerin ortaya çıkardığı bir gerçek. 

Bu seçimlerde sosyalist sol hemen hemen bütün bölgelerde il genel meclislerinde kendi adıyla seçimlere girdi, başta büyükşehirler olmak üzere bir çok yerde belediye başkan adayı çıkartmaması esas olarak yürüttüğü ikili siyasetin sonucudur. Bir yanıyla halk kitleleri arasında sosyalist düşüncelerin yaygınlaştırılması ve halk kitlelerinin talepleri doğrultusunda eylem ve örgütlenmelerin geliştirilmesi diğer yandan da iktidar bloğunun geriletilmesi. Bu ikili politikanın ikinci ayağı artık iktidar bloğunun iktidarına son verecek bir politika olarak yeniden tasarlanmak durumundadır.

Solun ülkenin yoksulluğa ve açlığa mahkum edilmiş işçileriyle, emekçileriyle; geleceği çalınan gençleri ve kadınlarıyla birleşerek sağlam bir toplumsal örgütlü güç oluşturmadan ülkenin kaderinde söz sahibi olabilmesi de mümkün değildir.  

SOLDA HATALI EĞİLİMLER

Buna karşı soldaki bazı çevreler hala bir tür ‘muhalefet muhalefet’ anlayışını sürdürmekte ısrar ediyor.

“Tek adam rejimi gerilemedi tek adam rejimi yeni tek adamlarla meşrulaştırılıyor.”) diyen K.Okuyan’ın ‘bu planın arkasında ‘YRP’ı da AKP ile işbirliği yaptırmayan TUSİAD’ın olduğunu’ ifşa eden açıklamaları da bu anlayışın tipik bir örneği. 

 “Ağır bir hayat pahalılığı dönemi açılacak, Amerikancılaşmada yeni hamleler yapılacak, iktidar ve muhalefetin birlikte sorumluluk üstlenerek toplumu yönettiği bir atmosfer istendi” diyerek emperyalizmin ve burjuvazinin bu sonucu tasarlamış olduklarını ima ediyor.

İnternet mecrasında bu türden pek çok komplo senaryosu dolaşıyor. Gerçekte de burjuva siyaset dünyası emperyalizmin ve burjuva kliklerinin komplolarından ari değildir. Ancak bunlar sınıflar mücadelesinin objektif gerçekliği  içinde sadece gözden uzak da tutulmaması gereken bir detaydan ibarettir. 

Emperyalizmin ve sermayenin kendi çıkarlarının taşıyıcısı olarak destekledikleri siyasal partileri ve liderlerini; kendi işlerine yaramadıkları zaman yedekledikleri ve kendilerine yeni temsilciler aradıkları gerçeğini büyük bir sırrı açıklar gibi dile getirmek aslında somut -güncel gerçekten uzaklaşmak manasına gelir.

Dahası böyle bir mantıkla AKP-MHP iktidarının gerilemesini sermayenin bir taktiği olarak görmek ülkenin objektif gerçekliğinden bihaber olmak gerekir. 

Aslında genel ve yerel seçimlerde objektif -toplumsal gerçekleri karşısında AKP iktidarı tamamen kaybetmesi gerekirken emperyalizmin ve  sermaye güçlerinin tercihleri ve destekleri sayesinde iktidarda kalmaya devam etme imkanı bulmuştur. Buna rağmen, ve muhalefet partilerinin inanılmaz hata ve ihanetlerine rağmen, çok açıktır ki yerel yönetim seçimleri de iktidar açısından açık bir yenilgi olmuştur.    

AKP-MHP bloğunun bu yenilgisi uzun yıllardır bu ülkenin ilericilerinin ve devrimcilerinin; kadınların, gençlerin, işçilerin ve Kürtlerin yürüttükleri mücadelelerin bir sonucu olarak görülmelidir. Evet bu mücadelenin temsil edildiği bir siyasal güç henüz sürece damgasını vurmuş değildir. Egemen sınıflar tarafından yönlendirilmeye çalışılan muhalefetin içi boşaltılacaktır. Önemli olan emperyalizmin ve sermayenin bu hesapları karşısında emekçi sınıfların örgütlenmesi, halk kitleleri içinde derinleşen bir muhalefetin yaratılmasıdır. Önümüzdeki dönemin temel sorunu budur.

Uzun yıllardır devlette ve toplumda örgütlenmiş islamcı ve milliyetçi hareketler hala merkezi devlet gücünü ellerinde tutuyorlar. Emperyalizmin desteğini yitirdikleri de söylenemez, tam tersine şimdi kullanılmaya daha açık bir güç durumundalar. Bütün bunlardan hareketle bir yerel seçim hezimeti ile iktidarı terk edeceklerini düşünmek  de elbette büyük bir saflık olarak görülmelidir.

Previous Story

Halkın Gazetesi Demokrat

Next Story

Yumruklu Yıldıza Saygı

Son Yazılar

Yumruklu Yıldıza Saygı

Yıllar geçtikten sonra hala geçmiş devrimci hareketi orasından burasından çekiştirmek yerine, yumruklu yıldızın yolundan giderek, dünyanın

Halkın Gazetesi Demokrat

“DEMOKRAT, halka ait olan ne varsa, halkın aydınlık geleceğine, iyiye, güzele, doğruya, kardeşliğe, özgürlüğe ait ne

Yaparsan Yol Olur

Seçim sonuçlarının kendiliğinden ülkenin geleceği açısından tek adam rejiminden kurtuluşa götüremeyeceği; sürecin devrimci bir dönüşümün yolunu